Bugün ilk iş olarak havaalanına bindiğimiz tren ile İsveç’te bir liman şehri olan Malmö’ye gittik. Malmö’ye giden tren Kopenhag içerisinde de gidiyor bu yüzden Kopenhag içerisinde binip yine Kopenhag içerisindeki bir istasyonda inecekseniz Kopenhag Kart geçerli ancak Danimarka sınırları dışına çıkacaksanız bilet satın almanız gerekiyor. Bunu da istasyonda bulunan elektronik bankolardan yapabiliyorsunuz. Deniz Üzerindeki Köprüden Geçerken Trenin Manzarası.jpg

Malmö’ye vardığımızda pek planımız yoktu bu yüzden doğrudan en çok ziyaret edilen yerlerden birisi olan Malmö Kalesi’ne doğru yürümeye başladık. Kale’nin çevresinde büyükçe bir park ve seraların bulunduğu bir alan bulunuyordu. Malmö Kalesi.jpg

Kaleye geldiğimizde girişin ücretli olduğunu ve Kopenhag’da olmadığımız için doğal olarak Kopenhag Kart’ın geçmediğini öğrendik bu yüzden Karl X Gustav anıtının güneyinde ufak bir meydanda biraz dinlendikten sonra ben ekipten ayrılarak İğrenç Yiyecekler Müzesi adındaki bir yere gittim. Burası Danimarka’daki müzeler gibi fazla büyük olmayan ancak oldukça iyi tasarlanmış bir yerdi. Birçok ülkede aktif olarak ülke mutfağı adı altında tüketilen veya zamanında savaş veya kıtlık gibi belirli sebeplerden tüketilmek durumunda kalınan yemekler anlatılmakta ayrıca birkaçının doğrudan kendisini görebiliyorsunuz, koklayabiliyorsunuz hatta birkaçının tadına bile bakabiliyorsunuz. Normalde tadına bakabildiğiniz 20’ye yakın yiyecek vardı ve hepsini yemeyi başaranlara sürpriz ödüller olduğu söylenmişti. En başta benim planım hepsinin tadına bakmaktı ancak birçoğu alkolde bekletilmiş veya böcek içerikli olduğundan bunu başaramadım. Yine de 4 tane ürünün tadına baktım. İki tanesi peynir çeşidi, birisi değişik bir süt diğeri de tadı şalgama benzeyen bir çeşit lahananın suyuydu. Açıkçası hepsinin tadını beğendim. İğrenç Yemekler Müzesi.jpg

Gittiğimiz tarihlerde Malmö’de çok büyük bir masa tenisi turnuvası organizasyonu vardı ancak turnuvanın yapıldığı Malmö Arena merkeze uzak olduğundan oraya gidemedik. Yine de tüm kente posterlerini asmışlardı birisiyle fotoğraf çekildik. Bir Masa Tenisi Turnuvası Afişi.jpg

Müzeden sonra Malmö’de gezilecek ilgi çekici bir yer bulamadığımız için geldiğimiz trenle tekrardan bilet alarak geri döndük. Gidişte havaalanı istasyonundan bindiğimiz trenden bu sefer Kopenhag Merkez İstasyonu’nda indik ve bir gezi klasiğimiz olan hayvanat bahçesi gezme eylemini gerçekleştirmek adına Kopenhag Hayvanat Bahçesi’ne gittik. Hayvanat Bahçesindeki Bir Dev Panda.jpg

Burası Avrupa’daki en eski hayvanat bahçelerinden birisi ancak tıpkı Kopenhag ve Malmö’deki diğer müzeler gibi arazisi küçüktü. Yine de pek çok hayvanı, özellikle dev panda, beyaz gergedan ve kutup ayısını görme fırsatımız oldu. Küçük ama verimli bir tasarımı vardı hayvanat bahçesinin.

Hayvanat bahçesinin ardından 7A otobüsü ile Tycho Brahe Planetarium’a gittik. Burası uzay ve uzay görevleri ile alakalı bir müze ve içerisinde bir de yatar pozisyonda sinematografik bir deneyim sunan büyük bir planeteryum bulundurmakta.

Müzeyi gezdikten ve filmi izledikten sonra Madhuset Vesterbro adındaki bir pizzacıya gittik. Pizzacıya gitme sebebimiz tamamen canımız istediği için olsa da burada Konya Cihanbeylili bir şefin çalışıyor olması oldukça işimize geldi. Tadını bir hayli beğendiğimiz pizzalarımızı yedikten sonra Enghave Plads istasyonundan M3 metrosu ile Kongens Nytorv’a oradan da M2 metrosu ile havaalanına yani otelimize ulaştık. Otelin Manzarası.jpg

GPX – Copenhagen