Bu sabah yardım faaliyetlerine katılmak için yine yollara düştük. Bu tropikal adanın içinde hava durumu çok değiiklik gösterebiliyor. Biz şehir merkezinden çıktığımızda hava açıkken köye yaklaştıkça havanın yağmurlu olduğunu gördük.
Burada yolculuk yapmak çok keyifli. Tablolarda, belgesellerde veya coğrafya kitaplarında gördüğümüz ağaçların, ormanların, toprakların, meyvelerin, saman çatılı evlerin arasından geçiyoruz.
Gittiğimiz köydeki toprağın rengi kıpkırmızıydı. İlginç bir şekilde henüz yağmur yağmış olmasına rağmen toprak çok çamur haline gelmemişt, üzerinde rahat yürünebilecek kadar sertti.
Burada çöp kültürü olmaması garip geliyor. Tüm çocuklar şekerlerinin paketlerini gayet normal bir şekilde yere attı. Hatta bir de çöp toplama etkinliği mi yapsak falan dedik. Bir de insanların derdi, acelesi, tertibi düzeni yok. Türkleri çileden çıkarabiliyorlar ama bu durumda bile sürekli gülüyorlar. “Hakuna matata.”
Yardımlara engellilere zekat dağıtımıyla devam ederken gittiğimiz binanın yanında bir mango ağacı gördük. Şu an burada kış olduğu için mango mevsimine denk gelemedik maalesef, meyveler şu an yeşil ve küçücük. Ama bu halde yenen mango türleri de varmış sanırım.
Mango ağacı çok verimli bir ağaç. 1 tona kadar mango yetişebiliyormuş. Bu dallar o kadar mangoyu nasıl taşıyor diye hayret ettik.
Ardından baharat bahçesine doğru yola çıktık. Birçok baharat bahçesi var. Bazıları fiyatı çok uçuk söyleyebiliyor, uygununu aramanızı tavsiye ederim. Ayrıca rehbersiz seçeneği de var ama rehber ile gezerseniz neyin ne olduğunu daha net görürsünüz.
Burada vanilya, tarçın, ananas, hindistan cevizi, zerdeçal, aloe vera, jackfruit, mor muz, kahve, ruj meyvesi gibi bitkileri yetiştiği yerde gördük.
Buraya bir dalında jackfruit resmi bırakmak istiyorum. O kocaman şey ağaçtan nasıl düşmüyor, subhanallah.
Yine mevsimden dolayı göremediğimiz birçok meyve olmuş. Tabii biz bunu olumlu bakış açısına çevirip diğer mevsimler için niyet aldık buraya gelmeye.
Bitkilerle ilgili genel bilgiler:
- Bir bitkiden bir ananas yetişiyormuş.
- Vanilyanın yetişmesi 5 yıl sürüyormuş ve safrandan sonra en pahalı baharatmış.
- Tarçının bizim kullandığımız kısmı ağacın kabuğuymuş. Kabuğu kestiğimiz zaman 2 hafta içinde kendini yenileyebiliyormuş. Üstelik kökü de ilaç sektöründe kullanılıyormuş.
- Burada yetişen kahvenin türü Arabica’ymış. Zanzibar kahvesi de birkaç bitkinin karışımından elde ediliyormuş ve birkaç gün uyutmayacak kadar güçlüymüş.
- Yaş zerdeçal yeyince dişleriniz turuncuya boyanabilir.
Burada hindistan cevizini toplamak için insanlar ağaca tırmanıyor ve geleneksel “Jambo” şarkısını söylüyorlar. Ağacın birinin üzerinde bir sincap gördük. Sonra daha tepelerdeki Zanzibar’a özgü olan kırmızı maymunları fark ettik. Aslında buraya gelirken bir seçim yapmıştık, baharat bahçesi mi kırmızı maymunlar mı diye. Allah bize her ikisine birden şahit olmayı nasip etti, elhamdülillah.
Baharat bahçesi gezisinden sonra tekrardan Türk restoranına gittik. Yolda birkaç gün batımı manzarası yakaladım.
Yemekten sonra geldiğimizden beri 3. kez mangolu dondurma aldık. Ardından sahile yürüdük, kalenin içinden geçerek oradaki dükkanları da gördük bu sefer. Okyanus kenarında (Böyle deyince garip oluyor.) sokak lezzetlerinden waffle yedik ve şeker kamışı suyu içtik.
Ardından son günümüze uyanmak üzere evlerimize geçtik.