Bugün Zanzibar’ın en kuzeyine, Nungwi’ye gitmek için yollara düştük. Bu yollarda bize en çok tefekkür ettiren şey buradaki ormanların meyve ağacından oluşması oldu. Türkiye’de baksanız orman deyince akla çam ağaçları gelir ama tropikal iklim bölgelerinde muz, papaya, mango, hindistan cevizi ağaçlarının bir araya gelmiş hali orman oluyor.

Köylerden geçerken kırmızı muz almak için durduğumuz tezgahın çok estetik bir görüntüsü vardı. Rengarenk muzlar yan yana dizilmiş. Kırmızı muz için de bildiğimiz sarı muzdan çok da bir farkı yok ama daha lifli bir yapıda olduğunu söyleyebilirim. Muzlar.jpg

Medreseye vardıktan sonra çocukları beklerken birkaç turistik geziyi de halledelim dedik. Su kaplumbağalarının olduğu bir yere gittik. Burada suya girmek de kaplumbağaları beslemek de serbest ama giriş ücreti var tabii. Deniz Kaplumbağaları.jpg

Aracımızla sahile daha yakın bir yere durduk ve deniz kenarına yürüdük. Dünkü kum adası müthiş bir deneyimdi ama büyük bir alanda bu renkteki suyu görmek çoğu kişiyi daha çok mutlu etti.

Bu arada çarkıfelek meyveli dondurma yedim. Meyvenin çıtır çıtır hissi bana iyi gelmiyor ama meyve suyu veya dondurma olarak yemekten zevk aldım.

Burada Yahudilerin çok fazla oteli varmış ve Tel Aviv’den buraya uçuş olduğu için tahmin edeceğiniz üzere hem oradan hem Avrupa’dan gelenlerden ötürü rahatsız edici görüntülerle karşılaşmak neredeyse kaçınılmaz oluyor. Bununla bağlantılı olarak bizi en çok etkileyen şeylerden biri de iki adımlık mesafede böyle hayatlar yaşanırken o medresedeki çocukların, o bölgenin yerli Müslümanlarının kendini nasıl koruduğu. Lakin giderek orada yaşayanların yavaş yavaş bu otellerde çalışmaya başlaması buraları sahipsiz bırakmazsak kötü etkilenmelerin başlayacağını bize hatırlatıyor.

Otellerden birinin terasından manzaraya baktıktan sonra sahile indik. Ben buralardaki açık renkli kumu çok sevdim. Daha önce de söylemiştim, aslında açık mavi denizin sebeplerinden biri de kumun rengi. Deniz.jpg

Medreseye döndükten sonra su sebilinin açılışı ve Kuranı Kerim dağıtımlarıyla ilgilendik. Zanzibar’da neredeyse gördüğümüz her çocuğun bize Svahili, Arapça veya İngilizce olarak selam vermesi çok tatlıydı. Aralarında çok cana yakınlar var. Burada çocuklarla bir selfie çekinmek istiyordum ve istediğim çok güzel bir şekilde oldu elhamdülillah. Çocuklara Kuran dağıttıktan sonra üç dört tanesiyle beraber birkaç tane sure okuduk. Birbirimize yine birkaç dil karışık isimlerimizi falan sorduk. O da çok tatlı anlarımdan biriydi.

Dönüş yolunda baobab ağacı görmeye duracakken okyanusa giden, gün batımı izleyebileceğimiz bir yol bulduk. Gün batımı baştan sona harikaydı. Baobab Ağacı.jpg

Durduğumuz yer de Tumbatu Adası’na bakıyordu. Gün Batımı.jpg

Gelgit olayından dolayı açıkta kalan midyeleri toplamak için sahilde birkaç çocuk vardı. Ben de minik yengeçler gördüm.

Zanzibar’a gelirken yıldızlar güzel görünüyor mudur diye düşünmüştüm. Şehir merkezinden uzak olduğumuz için yollarda yıldızlar çok güzel görünüyordu. Yıldızlar.jpg