Bugün kahvaltımızı otelde yaptıktan sonra M2 metrosu ile Norreport’a gittik. Burada Kopenhag Üniversitesine bağlı Danimarka Doğa Tarihi Müzesine gittik. Müze oldukça küçük olsa da içerisinde Danimarka’nın Grönland kolonisi sayesinde elde ettiği pek çok canlı ve kayaç koleksiyon parçası bulunuyordu. Özellikle “Great Auk” kuşunun yaşadığı bilinen son üyesinin iç organlarını sergiledikleri kısım koleksiyonlarının önemli bir parçasını oluşturuyordu. Ayrıca narval ve kutup ayısı kafatası koleksiyonu da müzede görebilecekleriniz arasında.
Müzenin hemen karşısında 1600’lü yıllarda yazlık saray olarak inşa edilen Rosenberg Kalesi bulunuyor. Kalenin içerisini gezmek için kapıdan saatlik bilet almanız gerekiyor (Kopenhag Kart ile ücretsiz ancak yine de bilet gerekiyor kalabalık olmaması açısından alınmış bir önlem olduğunu düşünüyorum.) ancak kalenin bahçesini doğrudan gezebiliyorsunuz. Kalenin bahçesinde askerlerin bayrak değişim törenine denk geldik. Töreni kısa süre izledikten ve kalenin bahçesindeki göletteki balıkları gözlemledikten sonra buradan ayrıldık.
Doğa tarihi müzesinin bulunduğu arazide ayrıca botanik bahçesi ve kelebek bahçesi de bulunuyor. Doğa tarihi müzesi gibi bahçeler de oldukça küçük ancak burası da Kopenhag’a gelindiyse ailecek gezilebilecek yerler arasında bulunuyor.
Doğa Tarihi Müzesinin hemen yanında bir de Sanat Tarihi Müzesi bulunuyor ancak biz orayı gezmedik.
Bahçeden ayrıldıktan sonra yaklaşık 1,2 kilometre mesafedeki Kastellet’e yürüdük. Burası hendeği yıldız şeklinde kazılmış ve Kopenhag limanının girişine konumlandırılmış bir hisar. İçeriye daha sonraları piknik yapmak için çimenlik alanlar ve çocuk oyun parkları yapılmış ve aile dostu bir hâle getirilmiş. Hisarın içerisinde bir kale bulunmuyor yalnızca uzunlamasına yerleştirilmiş ve günümüzde muhtemelen ofis olarak kullanılan birkaç adet az katlı bina ve 2 adet resmi askerlik binası bulunuyor. Ana kısımda fotoğraf çekilmek ve askerleri izlemek dışında yapılabilecek bir aktivite yok.
Kastellet’ten ayrıldıktan sonra Kastellet’in deniz tarafındaki kıyısında Kopenhag’ın ünlü küçük denizkızı heykelinin yanına gittik. Yirminci yüzyılın başında heykeltıraş Edvard Eriksen tarafından yapımına başlanan heykelin üst bedeni için sanatçının o zamanlar etkilendiği bir peri masalı balesinden dolayı bir balerinden modellik yapması istenmiş. Ancak balerinin çıplak modellik yapmayı kabul etmemesinden dolayı heykelin insan kısmı için sanatçının karısı modellik yapmış. Kafa kısmı içinse modellik teklif edilen balerinin yüzü kullanılmış. Bu heykel, Amsterdam’dakini de sayacak olursak neden ünlü olduğu pek bilinmeyen iki denizkızı heykelinden birisi.
Doğu kıyısından ayrılıp M4 metrosu ile Osterport’tan güneye, Havneholmen St. istasyonuna geldik. Burada bildiğimiz kadarıyla Kopenhag’taki en büyük alışveriş merkezi olan Fisketorvet’e girdik. İçerisi oldukça büyüktü ve pek çok mağazanın büyük şubeleri vardı. Klasik bir alışveriş merkezinden fazlası yoktu içeride o yüzden çok vakit kaybetmeden içerideki büyük Lidl’dan ihtiyaçlarımızı alıp kanaldaki tekne evlerin arasından geldiğimiz metroya binip otelimize geri döndük.